İşitme Engellilerin Psikolijisi

İşitme engeli deyince aklınıza ne geliyor? İşitemeyen ve buna bağlı olarak konuşamayan kişiler değil mi? Kulağında işitme cihazı olan birisini gördüğünüzde siz de “Nasıl iletişim kuracağım? Mümkün değil!” diyenlerdenseniz, bizimle şu zamana kadar hiç tanışmamış olmalısınız. Çünkü işitme engelliler artık duyabiliyor ve konuşabiliyor. Ve biz bu farkındalığı herkesin kazanması için elimizden geleni yapıyoruz.

Nasıl duyabiliyor diyeceksiniz. Öncelikle her tip engel durumunda olduğu gibi işitme engelinin de düzeyleri var ağır, orta, hafif şeklinde basit bir sıralama ile başlayalım. Ağır işitme engelli bireyler günümüzde koklear implant yoluyla bu engeli aşabiliyor. Kulağa yapılan küçük bir operasyon ile biyonik kulağa sahip oluyor ve böylelikle bizleri ve çevredeki tüm sesleri duyabiliyor. Orta ve hafif düzeydeki işitme engelli bireyler ise kulak içi veya kulak arkası bir cihazla yine bizleri ve çevresel sesleri duyabiliyor. Fakat bu cihazlandırmaların çok erken yaşta olmasının öneminden bahsetmek zorundayım. Günümüzde yeni doğana işitme testi uygulanıyor ve bu testin sonrasında hemen cihazlandırılmasını öneriyoruz. Bunun akabinde 6 aylık olduktan sonra çocuğumuzun işitme eğitimine başlaması gerekiyor. Tüm sesler tek tek tanıtılıyor. Aksi takdirde çocuk sesi duyuyor fakat neyin sesi olduğunu bilmediği için anlamlandıramıyor ve öğrenemiyor. Alıcı dili yani tüm ses ve kelimeleri dinleyerek öğrendikten sonra çocuğumuz ifade edici dile yani konuşmaya geçiş yapabiliyor. Dolayısıyla artık işitme cihazı olan bir birey gördüğümüzde öncelikle normal bir şekilde iletişim( işaret dili olmadan) konuşmayı denemeliyiz. Bireye bağırmadan ya da garip vücut hareketleri yapmadan( işaret dili bilmeyen vatandaşlar için belirtiyorum)

Şimdi gelelim günümüzdeki konuşabilen ve işitebilen işitme engellilerin yaşantılarına… Ailelerin engeli kabulleniş süresi de çocuk için bir engel. Çünkü ailelerin durumu kabulleniş süresi bazen ayları, yılları bulabiliyor. Çocuğun en kritik ve değerli zamanları bu sürede heba olabiliyor. Çocuğu suçlama, kendini suçlama, çocuğun ileride hiçbir şey başaramayacağını düşünme gibi birçok olumsuz düşünce ile boğuşan aileden dolayı çocuk zaten kötü bir psikolojiyle hayata başlıyor. Aile durumu kabulleniyor. Çocuk özel eğitime başlıyor, artık ilerlemeler başladığı sırada çocuğun ilkokul hayatı başlıyor. Arkadaşları kabullenmiyor, acıyor ya da uzaylıymış gibi bakıyor dalga geçiyor, öğretmenler sınıfında engelli bir çocuk olmasından rahatsız oluyor, ders işlememe engel olur bahanesi ile istemiyorlar. Diğer öğrencilerin velileri deseniz onlar da çocuklarının sınıfında engelli bir çocuk istemiyor, onunla oynama, uzak dur gibi tutumlarda bulunuyorlar. İlkokul döneminde de istisna birkaçı dışında çoğu işitme engellimiz soyutlanıyor. Böylelikle ders notları düşük, anlamadığını sormaktan çekinen, özgüveni olmayan bireyler oluyorlar. Zihinsel hiçbir engeli olmadığı halde tamamen dış dünyadaki engellerden dolayı çocuklarımız başarısızlığa sürükleniyor, buna bağlı olarak okulu bırakmaya kadar gidiyorlar.

Gelelim sosyal yaşantılarına. Diğer çocuklardan iletişim anlamındaki tek farkları soyutları algılamada güçlük çekiyorlar. Espriler, atasözleri, deyimler gibi mecaz içeren şeyleri çok algılayamıyorlar. Fakat arkadaş arasında geçen genel diyaloglarda muhakkak ki espri, fıkra türü şeyler olduğu için diğer arkadaşları gülerken, işitme engelli birey anlayamıyor ve dışarıda kalmış oluyor. Birkaç kere bunu deneyimlediğinde de ya kendisi arkadaşlık etmekten çekiniyor ya da grubu “o da bir şeyi anlamıyor, hiç gülmüyor” gibi sebeplerle işitme engelli bireyi dışlıyor. Yanlış söylediği harf ya da kelimelerle dalga geçilmesi gibi durumlardan da bahsetmeden edemeyeceğim.

İşitme engelliler tane tane ve somut şekilde konuştuğunuzda sizi anlarlar ve sizinle iletişime geçebilirler. Ekstra başka bir sağlık problemi (psikolojik, zihinsel…vb) yoksa saldırganlık gibi tutumları yoktur. Hatta çoğu kişi tarafından “çok efendi” “çok hanım” şeklinde tarif edilir. Dolayısıyla buradan sağlıklı çocuğu olan velilere öncelikle sesleniyorum. Şayet çocuğunuzun okulunda veya sınıfında işitme engelli bir öğrenci varsa içiniz rahat olsun. Çocuğunuz onunla dalga geçmediği, ona kötü davranmadığı sürece ondan sizin çocuğunuza zarar gelmeyecektir. Şimdiki sözüm öğretmenlere; eğer sınıfınızda işitme engelli bir öğrenci varsa ders işleyişiniz bozulmaz tedirgin olmayın. Sizi daha iyi duyabilmesi için ön sıraya oturtmanız ve dersi görsel materyallerle bir miktar desteklemeniz onun için yeterli olacaktır. Eğer anlattığınızı anlayıp anlamadığını ara sıra sorar, onun soru sorup öğrenmesini teşvik eder, hele bir de fm sistemini de kullanırsanız sınıftaki en başarılı öğrencilerden biri olduğunu bile görebilirsiniz.

Son söz olarak şunu söylemeliyim. İşitme engelli bireyleri, hatta genel olarak zihinsel engeli olmayan tüm fiziksel engellileri ötekileştirmeyin. Acımayın, uzaylı gibi davranmayın, tiksinen ya da korkan gözlerle bakmayın. Dışarıdaki herhangi bir insanmış gibi davranmanız onlara yapacağınız en büyük iyilik. Geri kalan tüm durumlar onları sosyalleşmekten uzak, özgüvensiz, başarısız kayıp giden bireyler olmaya itiyor. Çünkü onlar sizin bu bakış ve davranışlarınızın ne anlama geldiğini anlayabiliyor. Lütfen bunu unutmayın ve duyarlı olun.

Engelli tüm bireylerin insanca değer gördüğü güzel günlerimiz olsun.

26.07.2016

PSİKOLOG

AYÇA YENİCELİ GÜLAN

ÖZEL ŞİRİNCE ÖZEL EĞİTİM ve REHABİLİTASYON MERKEZİ

Şirince Özel Eğitim

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir